
Belçika (Hollandaca: België, Fransızca: Belgique, Almanca: Belgien), Kuzey Avrupa'da bulunan, Avrupa Birliği ve NATO üyesi ülkedir.
Federal devlet yapısına sahip olup, Hollandaca'nın bir lehçesinin resmi dil olduğu Flaman Bölgesi (Vlaanderen), Fransızca'nın resmi dil olduğu Valon Bölgesi (Wallonie) ve her iki dilin de resmi sıfatını taşıdıkları Brüksel Başkent Bölgesi (Région de Bruxelles-Capitale)'den oluşur. Brüksel'de Fransızca ağırlıklı dil olduğu için Valon Bölgesi ve Brüksel yerel idaresi, ayrıca Communaute Française (Fransız Topluluğu - esasen, Fransızca dilli topluluk) olarak tanımlanan paralel bir oluşum içinde bazı konularda birlikte hareket ederler. Son olarak, tamamı Valon Bölgesi'nin sınırları içinde kalan ve Almanya sınırına komşu Almanca anadilli küçük bir topluluk (Communaute germanophone), Valon bölgesine bağlı olmakla, bazı alanlarda özerkliğe sahiptir.
Belçika'nın batısında Kuzey Denizi, kuzeyinde Hollanda, doğusunda Almanya ve Lüksemburg güneyinde Fransa yer almaktadır.
Belçika'ya ilk yerleşenler Belgealar olup, 5. asra kadar Roma İmparatorluğunun idaresi altındaydılar. Beşinci asırda ise Frankların istilasına maruz kaldılar. Daha sonra ülke Charles (Şarlken)in Batı imparatorluğuna dahil oldu. 1477'den sonra, Şarlken'in yeğeni Maximilian'ın eline geçti. Bundan sonra 300 sene kadar Belçika yabancılar tarafından idare edildi.
1713'te Avusturya İmparatorluğunun eline geçti ve "Avusturya Hollandası" diye anıldı. Fransa 1813'te Belçika'yı işgal etti. 1815'te Napolyon yenilince, Belçika Hollandalıların idaresine girdi. 1830'da Belçikalılar birleşerek Fransa ve İngiltere'nin garantisi altında bağımsız bir devlet kurdular. 4 Haziran 1831 tarihinde bir krallık haline gelen Belçika, Afrika'da sömürgecilik hareketlerinde de bulundu.
Sömürgelerinden en son Kongo, 3 Haziran 1960'da bağımsızlığını kazandı. Belçika, Birinci ve İkinci Dünya Savaşına iştirak etmiş olup her iki savaşta da Almanya tarafından işgal edilmiş, Almanya'nın yenik düşmesi üzerine işgalden kurtulmuştur. Birleşmiş Milletler ve NATO üyesidir.
ANVERS Belçika'nın en önemli limanı ve Avrupa'nın önemli ticaret kentlerinden biridir. Çok eski bir kent olan Anvers denizden 80 km uzaklıktaki Schelde Irmağı üzerinde kurulmuştur. Ortaçağda tüccarlar İstanbul'dan ipek ve baharat, Karadeniz kıyılarından kürk yükledikleri kervanlarını Almanya üzerinden Anvers'e götürürler; bu malların karşılığında kumaş alırlardı. 16. yüzyılın ortalarında Anvers gerçekten çok zengindi. Kentte 1.000'den fazla tüccar yaşar ve limana bir günde 500 kadar gemi girerdi.
Anvers tarihinde pek çok savaşa sahne oldu. 1576'da ayaklanan İspanyol askerleri kenti yağmaladı ve binlerce insanı öldürdü. 1648'de Otuz Yıl Savaşlan'na son veren Vest-falya Barış Antlaşması'yla gemilerin Schelde Irmağı'na girmeleri yasaklanınca Anvers'in ticareti büyük bir darbe yedi Napol-yon Savaşları sonrasında Belçika'nın Hollanda'ya başkaldırarak ayrıldığı 1830'a kadar kenti Hollandalılar yönetti. Kentin bağımsızlığını kazanmasından sonra Schelde Irmağı halici Hollandalıların elinde kaldı ve deniz ticaretine ağır vergiler getirildi. 1863'te vergilerin kaldırılmasıyla ticaret yeniden canlandı.
I. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından kuşatılan Anvers, II. Dünya Savaşı'nda da gene Alman ordularının işgaline uğradı.
Bugün Anvers'teki başlıca sanayi dalları elmas işlemeciliği, şeker üretimi, cam ve gemi yapımcılığıdır. Bunların yanı sıra otomobil fabrikaları, petrol arıtma kuruluşları, elektrik ve elektronik sanayisi ile besin sanayisi de oldukça önemlidir.
Anvers'in modern doklarının arkasında 16. yüzyılda zengin tüccarlar tarafından yaptırılmış evlerin bulunduğu geniş caddeler ve meydanlar görülebilir. Kentin en güzel yapısı olan katedralin kulesi çok zarif bir biçimde oya gibi işlenmiştir. Katedralde Rubens'in ünlü yapıtları vardır . Anvers ayrıca çok güzel belediye binası, 16. ve 17. yüzyıl Flaman ressamlarının tablolarının bulunduğu resim galerileri ve müzeleriyle ünlüdür.
Belçika Tarihi
Tarihte ilk kez Belçikalılar'dan söz eden Roma İmparatoru Jül Sezar'dır. Seferlerini dile getiren öykülerde, Belgaelefi "Galya'nın en cesur halkı" olarak niteleyen Sezar, İÖ 57'de ordularıyla geldiği bu bölgeyi ele geçirmek için yedi yıl uğraşmıştır. İS 4. yüzyılda, Almanya üzerinden Ren Irmağı'nı geçerek gelen Franklar'ın egemenliği altına giren Belçikalılar, 8. yüzyılda, Frank Kralı Şarlman'ın yönetimi sırasında Hıristiyanhk'ı kabul ettiler. Başkent Aachen ile Fransa arasında gidip gelen gezginler Belçika'dan geçmek zorundaydılar. Belçika daha sonraları Frank Kral-lığı'nın pazarı durumuna geldi.
O dönemde, bugünkü Belçika toprakları, Hollanda ve Fransız Flandre'ı ile birlikte Alçak Ülkeler olarak adlandırılmıştı. Çünkü, bu ülkelerin topraklan yer yer deniz yüzeyinin altındaydı. Haçlı Seferleri sırasında bazı kentlerin önem ve zenginlik kazanması, 11. ve 12. yüzyıllarda görece bağımsızlaşmalarına yol açtı. İngiltere'den yün satın alan Bruges, Gand, Ypres ve Louvain kentleri, bu yünü dokuyarak bütün Avrupa'nın dokuma gereksinimini karşılamaya başladı.
Bruges ve Anvers kuzey denizlerindeki yoğun ticaret trafiğinin önemli uğrak noktaları oldular.
Batı Flandre, Hollanda ve Belçika 1385'te güçlü Burgonya Düklüğü'nün egemenliği altına girdi. Belçika, III. Philippe'nin (İyi Philip-pe) barışçıl yönetimi sırasında sanat ve mimarlık alanında altın çağını yaşadı. Ne var ki, Korkusuz Charles'ın tahta geçmesiyle, baskı ve ayaklanmalar baş gösterdi. Daha sonra Charles'ın kızı Marie'nin yönetiminde kentler özgürlüklerini yeniden elde ettiler. Marie'nin Avusturya Arşidükü Maximilian ile evlenmesinden sonra, bu yöre tarihte ilk kez Avrupa' nin savaş alanı durumuna geldi. Marie'nin oğlu İspanya kralının kızı ile evlenince Belçika, Hollanda ve Flandre'ın bir bölümü üzerinde hem İspanya'nın, hem de Avusturya'nın söz hakkı doğdu.
Martin Luther ile Jean Calvin'in Protestan öğretisi 16. yüzyılda bu ülkelerde büyük bir yaygınlık kazandı. Ama, bu öğretinin savunucuları, İspanyol Engizisyonu'nca ağır bir biçimde cezalandırıldılar (bak. ENGİZİSYON). Katolik yöneticilere karşı düzenlenen ayaklanmalar, acımasız Alba dükünün askerlerince bastırıldı. İspanya Krallığı'na karşı savaşan Hollanda sonunda bağımsızlığını kazandı. Bugün Belçika adıyla bilinen ülke ise 70 yıl daha İspanyollar'ın egemenliği altında kaldı.
Ülke 1701'den 1713'e kadar, İspanya Veraset Savaşı olarak bilinen savaşlara sahne oldu; sonunda Utrecht Antlaşması ile Belçika, Avusturya'ya verildi. 1792'de Avusturyalılar Jemappes'da cumhuriyetçi Fransız ordularına yenilince Belçika, Fransız Devrimi ve Napolyon'un imparatorluğu boyunca Fransa' nin bir eyaleti oldu. Napolyon'un 1815'te Waterloo'da yenilmesinden sonra, Belçika ile Hollanda birleşti. 1830'daki ayaklanmalar sonucunda bu birlik bozuldu. 20 Ocak 1831'de Londra'da toplanan bir konferansta Belçika bağımsız bir devlet olarak tanındı.
Bundan bir yıl sonra Belçikalılar, Sachsen-Coburg'lu Alman Prensi Leopold'u kral seçtiler. 1839 Londra Antlaşması ile Avrupa'nın büyük devletleri, Belçika'nın bağımsızlığını güvence altına aldılar. (Almanlar 1914'te Belçika'ya girerek bu antlaşmayı bozdular.)
19. yüzyılda, II. Leopold'un krallığı sırasında Belçika sanayi ve demiryolu sistemini geliştirerek büyük bir ilerleme sağladı. II. Leopold Orta Afrika'da kendi girişimiyle, özel bir mülk olan Kongo Bağımsız Devleti'ni kurdu. Bu yöre 1908'de Belçika Kongosu olarak tanındı. Kongo'nun Katanga bölgesindeki bakır, çinko ve öteki maden yataklarının yanı sıra, kauçuk ve fildişi ticaretini de ele geçiren Belçika, bu yolla büyük bir servet sağladı. Bu sömürge 1960'ta, Zaire Devleti olarak bağımsızlığını kazandı.
1914'te Almanlar'ın Belçika'yı ele geçirmesinden sonra I. Dünya Savaşı'nın yıkım ve çatışmalarının çoğu bu ülkede yaşandı. Belçika, dört yıl süren Alman işgalinin ardından, 1918'de yapılan ateşkes antlaşmasıyla 1940'a kadar barış ve bolluk içinde yaşadı. II. Dünya Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra, Alman birlikleri uyarıda bulunmaksızın Belçika'ya saldırdı. Ne Belçikalılar, ne de Fransız ve İngiliz müttefikleri Alman saldırısının şiddeti karşısında direnebildiler. 18 gün süren savaştan sonra Kral III. Leopold, işgal koşullarını kabul ederek Almanlar'a boyun eğdi.
1945'te Almanya yenilgiye uğradı. Ne var ki, Belçika parlamentosu Kral Leopold'un ülkeye dönmesine izin vermedi. 1940'ta di-renmeksizin Almanlar'a boyun eğdiği için eleştirilen kral, 1950'de küçük bir farkla kazandığı halkoylaması sonucu yeniden ülkeye girmeyi başardı. Fakat halkın hoşnutsuzluğu nedeniyle tahtı çok geçmeden 19 yaşındaki oğlu Prens Baudouin'e bırakmak zorunda kaldı. 1951'de tahta çıkan Baudouin halkın desteğini sağladı. Ülke yönetiminde parlamentoya gittikçe daha çok söz hakkı verildi. Belçika, II. Dünya Savaşı'nın olumsuz etkilerini oldukça hızlı bir biçimde ortadan kaldırmayı başardı. Bunun nedeni ise, büyük kayıplar vermelerine karşın, Belçika direniş güçlerinin ve Müttefik ordularının, Almanlar'ın çekilirken belli başlı sanayilere ve ulaştırma araçlarına zarar vermelerini engellemek için hızla ilerlemeyi başarmalarıdır. Savaş sonrasında, özellikle kimya ve maden sanayilerinde önemli gelişmeler sağlandı.
Belçika, 1922'de Lüksemburg ile, 1948'de de Hollanda ile birleşerek Benelüks adıyla bir gümrük birliği kurdu. Böylece daha büyük bir gümrük birliği olan Avrupa Ekonomik Topluluğu ya da Ortak Pazar'a katılmadan önce, bu üç ülke arasındaki ticaret engelleri kaldırılmış ve ülkeler arasında ticaret kolaylığı sağlanmış oldu. Ortak Pazar'ın merkezi Brüksel'dedir. 1967'de, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü' nün (NATO) merkezi de Brüksel'e taşınmıştır.